MÜTA NİKÂHI |
|
I. BÖLÜMMÜTA NİKÂHI
A. GİRİŞ
İslâm Medenî Hukûkunda süre ve mahiyet bakımından başlıca iki tür nikâhtan söz edildiğini hemen herkes bilir. Bunlardan birisi, taraflardan birisi ölünceye veya talâk (boşama) vukû bulana dek devam eden {Süresiz Nikâh}, öbürü ise belirli bir süre için yapılan {Süreli Nikâh}. Bunlardan ilkine müebbed nikâh ve dâimî nikâh, ikincisine ise muvakkat nikâh, müeccel nikâh, munkati / inkıtâî nikâh ve istimtâ / temettu nikâhı adları da verilir. Süreli Nikâhın en yaygın adı, hiç kuşkusuz {Müta Nikâhı}dır.
Müta nikâhının aslen meşrû bir nikâh olup, Peygamber Efendimizin (s) Medîne döneminde ilk zamanlar uygulandığında bütün İslâm ümmeti arasında tam bir ittifak var. Bu hususta hiçbir ihtilaf yok.(1) İhtilaf bunun daha sonra nesh edilip edilmediğinde, dolayısıyla halen meşrû olup olmadığı noktasında yoğunlaşıyor. Ehl-i Beyt mektebinin en seçkin devamı niteliğini taşıyan İmâmiyye Şîası halen meşrû ve caiz olduğunu, buna karşılık -şu anki bilinen şekliyle- Ehl-i Sünnet mektebi ise bu nikâhın sonradan neshedildiğini ve dolayısıyla şimdi haram olduğunu söylüyor ve savunuyorlar.
Konuyla ilgili karşılıklı delillere ve bu delillerin derin bir sorgulamasına geçmeden önce garip ve tuhaf olan şu iki hususu hatırlatmadan geçmem mümkün değil:
Bunlardan birincisi, çoğu Ehl-i Sünnet alimlerinin karşı tarafı dinleyip anlamadan, onların yazılı hiçbir eserine bakmadan, kendi kafalarında bir tür müta nikâhı canlandırmaları ve ardından da İmâmiyye mektebini o mütaya cevaz vermekle suçlaması; tabiri caizse tam bir kör dövüşüne girmiş olmalarıdır. Oysa Ehl-i Sünnetin kafasında canlandırıp reddettiği müta nikâhı ile İmâmiyyenin cevaz verdiği müta nikâhı pekçok bakımdan birbirlerine yabancıdır. Aralarında derin farklar vardır.
Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin İmâmiyye mektebine izafe ettikleri müta nikâhı şehveti tatmin ve teskin için başvurulan süreli / geçici bir zevk aracıdır. Bunda talak ve miras yoktur. Çocuk olursa nesebi sabit olmaz, yani babası belirsiz sayılır. Süre bittiğinde ise kadının iddet beklemesi gerekmez. Hemen bir başka erkekle bir araya gelebilir, nikâhlanabilir!!!(2) Onların, müta nikâhının haramlığını ispat için Mütayı talak, iddet ve miras ayetleri neshetmiş, tamamen ortadan kaldırmıştır! vb. uyduruk rivâyetlerden medet ummaları da bunu gösteriyor.
Evet, Ehl-i Sünnet ulemâsının İmâmiyyeyi cevaz vermekle suçladığı müta nikâhı işte bundan ibârettir. Oysa böyle bir nikâha İmâmiyye dahil cevaz veren kimse yok! İmamiyyeyi bu tür bir mütaya cevaz vermekle suçlayanlar zahmet buyurup onların kitaplarına ya da alimlerinden herhangi birisine başvursalardı, onların cevaz verdiği müta nikâhının hiç de öyle olmadığını görürlerdi.* Gerçek şu ki, Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin kafalarında canlandırıp reddettikleri mütayı İmâmiyye mektebi de reddeder ve zinadan farksız görür.
Garip ve tuhaf olan ikinci husus ise şu: Ehl-i Sünnet kardeşlerimiz kendi iddialarını ispat edip doğrulamak için delilleri genellikle tek taraflı sunuyor ve bunların da sadece kendileri tarafından kabul görmüş olanlarına yer veriyor! Bu ise ilmî tartışma metotlarına hiç de uymayan, gerçekten de çok tuhaf bir durum. Çünkü ilmî tartışma ve sorgulamalarda en doğru ve etkileyici yol, karşı tarafın kabul ettiği delilleri ileri sürmektir.(3)Mantıklı olan budur. Çünkü bir tartışmada eğer bir sonuca varmak istiyor ve buna rağmen sadece kendi kabul ettiğimiz delilleri ileri sürüyorsak, bununla karşı tarafı iknaya çalışmak çok büyük bir saflık olur. Tıpkı Kuranı hiç kabul etmeyen birisini ikna için Kurandan ayetler getirmek gibi!
Kardeşlerimiz böyle bir tutum yerine, kendi hadis külliyatının yanısıra, İmamiyye mektebinin temel hadis külliyatına da yer verip ortak kabullerle yola çıksalardı daha doğru ve daha çözümleyici olurdu. B. EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE MÜTAEhl-i Beyt mektebinin müta nikâhına cevaz verdiği hemen herkesçe malum. Konuyla ilgili olarak mektebin öncelik verip temel kabul ettiği belli başlı hadis külliyatına baktığımızda bu durum bütün çıplaklığıyla ortaya çıkar. Şimdi önce bu rivâyetlerden bazılarına yer verecek, ardından da bu nikâhın temel özelliklerine ve şartlarına yani hukûkî düzenlemelerine geçeceğiz. I. KONUYLA İLGİLİ BAZI RİVÂYETLER :1. Müminlerin Emîri İmam Ali @ şöyle buyuruyor: Hattâb oğlu benden önce bunu yasaklamasaydı, pek az kişi* dışında kimse zinaya düşmezdi. (4)
2. Gönüllerimizin sultanı İmam Ebû Cafer Muhammed el-Bâqıra @ müta nikâhının hükmü sorulduğunda şu cevabı veriyor: Kuranda şöyle bir ayet nazil olmuştur: {Onlardan bir şeye karşılık istimtâ ettiğinizde, ücretlerini kendilerine kararlaştırıldığı biçimde verin. Kararlaştırıldıktan sonra (bir miktarını düşmek için) aranızda anlaşmanızda sizin için bir sakınca yok. (Nisâ:24) (5) Aynı rivâyet İmam Cafer es-Sâdıqtan @ da rivâyet ediliyor.(6) 3. Abdullâh b. Umeyr el-Leysî İmam Muhammed el-Bâqıra @ gelerek müta hakkında sorular soruyor. İkisi arasında şöyle bir konuşma geçiyor: Abdullâh : Kadınlarla müta yapmaya ne dersin? İmam @ : Allah onu kitabında ve elçisinin diliyle helal kılmıştır. O kıyamete kadar helaldir. Abdullâh : Ey Ebû Cafer, Ömer onu haram kılıp yasaklamışken senin gibi birisi bunu nasıl söyler!? İmam @ : Öyle yapmış ta olsa doğrusu budur. Abdullâh : Ömerin haram kıldığı bir şeyi helal kılmaktan dolayı Allaha sığınmanı öneririm. İmam @ : Sen dostunun sözüne devam et, bense Allahın Rasûlünün (s) sözüne bağlı kalayım! Gel istersen; Allah'ın Rasûlünün (s) sözünün hak, senin dostunun sözünün ise batıl olduğu konusunda seninle lanetleşelim! Aldığı cevaplarla köşeye iyice sıkışan Abdullâh Peki, kadınlarınızın, kızlarınızın, bacılarınızın ve amcanın kızlarının bunu yapması senin hoşuna gider mi!? diye sorup işi sulandırmaya başlayınca Hz. İmam @ cevap vermeye değer bulmadılar.(7) 4. İmam Ebû Hanîfe yolumuzun meşalesi İmam Cafer es-Sâdıqa @ gelerek Bana haber ver; müta nikâhı hak mı? diye sorunca Hz. İmam şöyle buyurur: Sübhânallâh! Sen Allahın şu ayetini hiç okumadın mı?: {Onlardan bir şeye karşılık istimtâ ettiğinizde, ücretlerini kendilerine kararlaştırıldığı biçimde verin. (Nisâ:24) Ebû Hanîfe diyor ki: Allaha yemin ederim ki, bu sanki daha önce hiç okumadığım bir ayet idi!(8)
5. İmam Cafer es-Sâdıq @ şöyle buyuruyor: Mütayı Kuran indirmiş, Allahın Rasûlünün (s) sünneti böyle cereyan etmiştir. (9) 6. Gözlerimizin nuru İmam Ali er-Rızâ @ şöyle buyurmaktalar: Müta sadece onu(n hükümlerini) bilene helaldir; bilmeyenlere ise haramdır. (10) Bu hadis, İmam Muhammed el-Bâqır ile İmam Cafer es-Sâdıqtan @ da biraz değişik lafızlarla rivâyet ediliyor.(11) Bunlar konumuzla alâkalı İmamlarımızdan @ gelen yüzlerce rivâyetten sadece birkaçı. Bütün bu rivâyetler, {Müta Nikâhı}nın Ehl-i Beyt mektebinde caiz ve helal olduğunu açıkça ifade ediyor. Ancak bu cevazın yalnızca mütanın hükümlerini ve hukûkî düzenlemelerini bilenlere mahsus olduğu, İmam Ali er-Rızâdan @ gelen yukardaki rivâyetle netleşiyor. İmâmiyye mektebinde Allah'ın Rasûlünden (s) gelen hadislerle Ehl-i Beytten ve Oniki İmamdan gelen hadisler huccet ve delil olma bakımından aynı değeri taşırlar. Dolayısıyla her ikisi de bizleri bağlar.* II. MÜTA NİKÂHIYLA ALÂKALI HUKÛKÎ DÜZENLEMELER :Bu bölümün giriş kısmında Ehl-i Sünnet alimlerinin kafalarında canlandırıp reddettiği müta ile Ehl-i Beyt mektebinin kabul ettiği mütanın birbirlerinden çok farklı olduğunu ifade etmiştik. Ehl-i Sünnet mektebinin kafasındaki müta nikâhı gerçekten de başı-boş bir fuhuş aracıdır. Böyle bir nikâhı kabul etmenin elbette imkân ve ihtimali yok! Ehl-i Beyt mektebi böyle serseri, başı-boş ve hiçbir hukûkî düzenlemesi olmayan bir müta nikâhını kabul etmez; şiddetle reddeder. Ehl-i Beyt mektebinde müta nikâhının bir takım temel özellikleri ve hukûkî düzenlemeleri vardır ve bu nikâha bu şartlar dahilinde izin verilir. Söz-konusu hukûkî düzenlemelerden en önemlileri şunlardır: 1. Müta nikâhında, tıpkı dâimî nikâhta olduğu gibi, tarafların rızası şarttır. 2. Nikâh îcâb ve kabûl ile kıyılır. Yani taraflardan birisi teklifini usulü dairesinde karşı tarafa iletecek ve o da bu teklifi kabul ettiğini söyleyecek. 3. Kıyılan nikâhın meşru ve sıhhatli olabilmesi için yakın akrabalık, süt bağı, din farklılığı, kadının bir başkasının nikâhı altında veya iddet halinde olması gibi bir takım engeller bulunmamalı. 4. Müslüman bir erkek müslüman yada en azından Ehl-i Kitâb bir kadınla, müslüman bir kadın ise yalnızca kendisi gibi müslüman bir erkekle müta nikâhı yapabilir. 5. Nikâh karşılığında kararlaştırılacak hem mehrin (ücret) hem de ecelin (süre) her iki taraf için de belirli olması gerekir. 6. Müta nikâhından sonra cinsel ilişki olsun olmasın kadın, kararlaştırılan mehrin (ücretin) tamamını hemen alabilir. Ancak asıl hak ediş, gerekli istifadeden sonradır. 7. Nikâh kıyılırken taraflar, cinsel ilişki olmaması dahil, bir takım şartlar ileri sürebilirler. 8. Nikâhın sıhhati için şahit bulundurmak şart değildir.* 9. Aklı başında reşid olmuş kimselerin sadece kendi rızalarının bulunması yeterlidir. 10. Detaylı açıklaması kitaplarda yer alan bir takım kusurlar dolayısıyla bu nikâha son verilebilir (fesh). 11. Müta nikâhında talâk (boşama) olmaz. (Ancak varsa bir durum, mahkemeye başvurulur ve gerekli görülürse hakim kararıyla taraflar birbirlerinden ayrılır.) 12. Müta nikâhında taraflar arasında miras tahakkuk etmez. Ancak nikâh kıyılırken şart koşulursa, mektepte en yaygın görüşe göre miras cereyan eder. Bu evlilik sonucu doğan çocuk ile ebeveyni arasında karşılıklı miras alış verişi ise vardır. 13. Müta nikâhında neseb hükümleri işler. Yani böyle bir nikâh sonucunda çocuk dünyaya gelirse, o çocuğun nesebi sabit, babası belli olur. (O çocukla babası arasında her durumda miras hükümleri işler.) 14. Müta nikâhında iddet hükümleri vardır. Dolayısıyla nikâhta belirlenen süre (ecel) sona erdiğinde; kadın hamile ise doğum yapıncaya kadar iddet bekler. Hamile değilse iki hayız müddeti bekler. Hayız görmeyen kadınların iddeti ise 45 gündür. Müta nikâhıyla evlenen çiftlerden erkek olanı bu evlilik esnasında ölürse, bu durumda kadın hamile değilse 4 ay 10 gün bekler. Hamile ise 4 ay 10 gün ve Doğum vakti seçeneklerinden süresi en uzun olanını tercih eder. (Yani örneğin 4 ay 10 gün geçtiği halde doğum olmamışsa doğuma kadar, doğum yapmış ama henüz 4 ay 10 günlük süre bitmemişse bu süre bitene kadar iddet bekler.) 15. Tarafların müta nikâhıyla ilgili gerekli bütün hükümleri ve hukûkî düzenlemeleri bilmeleri gerekir. Aksi halde onlara izin verilmez. (12) İşte, görüldüğü gibi bu nikâhın da -tıpkı diğer nikâhta olduğu gibi- kendine özgü hukûkî düzenlemeleri ve şartları var. Ehl-i Beyt imamlarımız @ müta nikâhına bu şartlar dahilinde izin verirler. Ayrıca bu ruhsatın sadece bu nikâhın hükümlerinden haberdar olanlar için geçerli olduğunu İmam Ali er-Rızâ (as)dan gelen bir hadis ile yukarda tesbit etmiştik. Bu yüzden imamlarımız (as), kişisel ve toplumsal bir takım yaralar açmaması için, müta nikâhı nedir bilmeyen, onun hükümlerinden habersiz kişilere mütayı yasaklamış, onları bundan men etmişlerdir.(13)
(1) bk. el-Cessâs, Ahkâmul-Qurân:III,101~102; es-Serahsî, el-Mebsût: V,152; İbn Kesîr, Tefsîrul-Qurânil-Azîm:I,474; F. er-Râzî, et-Tefsîr:X,49; en-Nevevî, Şerhu Sahîhi Müslim:IX,179,181; el-Aynî, el-Umde:XIV,253,XV,131; Şehîd-i Sânî, er-Ravda:II,103 (2) bk. el-Cessâs,III,97,98~99; er-Râzî,X,50; es-Sâbûnî, Tefsîru Âyâtil-Ahkâm:I,458 * İmâmiyye mektebinin cevaz verdiği müta nikâhının temel özelliklerini birazdan göreceğiz. (3) İbn Hazm, el-Fisal:IV,94 Fakat İbn Hazm dahil hiçbir Ehl-i Sünnet aliminin kelâmî konularda bile bu temel kurala bağlı kaldıklarını görmek maalesef mümkün olmamıştır! * Bazı rivâyetlerde pek az kişi anlamına gelen şefâ kelimesi yerine azgın ve eşkıyâ anlamına gelen Şaqıy kelimesi kullanılıyor. (4) el-Küleynî, el-Kâfî:V,448; Ebû Cafer et-Tûsî, et-Tehzîb:VII,250, el-İstibsâr:III,141; Şehîd-i Sânî,II,103 (5) el-Küleynî,V,448; Ebû Cafer et-Tûsî, et-Tehzîb:VII,250, el-İstibsâr: III,141 (6) el-Küleynî,V,449 (7) el-Küleynî,V,449; Ebû Cafer et-Tûsî, et-Tehzîb:VII,250~251 (8) el-Küleynî,V,449~450 (9) el-Küleynî,V,449; Ebû Cafer et-Tûsî, et-Tehzîb:VII,251; el-İstibsâr: III,142 (10) Şeyh Sadûq, Faqîhü Men Lâ Yahduruhul-Faqîh:III,292; Ebû Cafer et-Tûsî, el-İstibsâr:III,143 (11) el-Küleynî,V,453,454; Şeyh Sadûq,III,292; Ebû Cafer et-Tûsî, et-Tehzîb:VII,250,252, el-İstibsâr:III,143 * Ehl-i Beytin ve Oniki masûm imamın öğretilerinin bizler için de huccet ve bağlayıcı olduğu Ahzâb Sûresinin 33. ayeti ve masûm imamlarımızdan gelen sayısız hadislerle sabittir. Aynı hususu Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin de kabul ettiği Seqaleyn, Sefîne vb. hadislerle İmam Alinin ve genel olarak Ehl-i Beytin masûmiyetini konu edinen pekçok sahih ve mütevâtir hadis de açıkça ifade ediyor. Ayrıntılı bilgi için kitabımızın sonuç bölümüne ve Hadislerle Hz. Ali adlı çalışmamıza bakılabilir. * Ehl-i Beyt mektebinde şahit bulundurmak hiçbir nikâh için sıhhat şartlarından değildir. Ehl-i Sünnetin şu an yaşayan mezheblerinden Mâlikîler de aynı kanaatte. Buna göre şahit bulundurmak sadece bir anlaşmazlık olup mahkemeye düşüldüğünde ispat için gereklidir. Yoksa şahitsiz kıyılan bir nikâhın Allah katında bir mahzuru yoktur. (12) Bu hukûkî düzenlemelerin tafsilatı için bk. el-Küleynî,V,451~467; Şeyh Sadûq,III,291~298; Ebû Cafer et-Tûsî, et-Tehzîb:VII,249~271, VIII,157~158, el-İstibsâr:III,141~153,350~351; Muhaqqıq el-Hıllî, Şerâiul-İslâm:II,247~251; Fâdıl el-Âbî, Keşfur-Rumûz:II,154~161; Şehîd-i Evvel, el-Lüma (Şehîd-i Sânînin şerhi er-Ravda ile beraber): II,103~107; İmam Humeynî, Tahrîrul-Vasîle:II,288~292, Tavdîhul-Mesâil (Türkçe çevirisi):346~347; Ebul-Qâsım el-Hôî, Tam İlmihal (Türkçe çev.):363~364; Muhammed Huseyn Fadlullâh, el-Mesâilül-Fıqhiyye:I,261 ayr. bk. Vehbe Zuhaylî, İslâm Fıkhı:IX,53~54 (13) Şeyh Sadûq, el-Faqîh:III,292; el-Küleynî,V,453,454; Ebû Cafer et-Tûsî, et-Tehzîb:VII,250,252, el-İstibsâr:III,143
|
|
http://elMizanTefsiri.tripod.com |